ALMANYA 2019 GÖÇ RAPORU ANALİZİ
Bu analiz, Almanya’nın yayınladığı Göç Raporu’ndaki (2019) verilerden hareketle Türkiye, Türk kökenliler ve Almanya’daki Türk Diasporası ile ilgili grafik, tablo ve istatistikleri derleyerek ilgili konularda çeşitli çıkarımlar yapmayı hedeflemektedir. Ayrıca bu Analiz ilgili konuları “Almanya’ya Gelen ve Almanya’dan Giden Göç, İşgücü ve Beyin Göçü, Sığınmacı Göçleri ve Türk Diasporası” gibi çeşitli tematik başlıklar üzerinden aktaracaktır.
Yazar: M.Mustafa İYİ
DOI:
BİREYİN ÖZGÜRLÜK HAKKININ SINIRI VE DEVLETİN MÜNHASIR EGEMENLİĞİ: LİBYA’DAKİ GÖÇMEN GÖZALTI MERKEZLERİ
Uluslararası Göç Örgütü’nün (International Organization for Migration, IOM) MartNisan 2020 tarihli Libya Göçmen Raporu’na göre, ülkede kırktan fazla ülkeden en az 625 bin göçmen bulunmaktadır.2 Göçmenlerin çoğu komşu ülkelerden gelen insanlardan oluşmaktadır. Göçmenlerden yaklaşık 1500’ü Ulusal Mutabakat Hükümeti kontrolündeki resmi gözaltı merkezlerinde (detention center) tutulmaktadır. Bunun dışında binlerce göçmenin daha militanlar tarafından kontrol edilen göçmen gözaltı merkezlerinde tutulduğu bilinmektedir. 3 Süregiden iç savaş sebebi ile net bir sayıya ulaşılması şu an için mümkün görünmemektedir.
Yazar: Ayşenur AYGÜL
DOI:
AZERBAYCAN’DA BEYİN GÖÇÜ SORUNU VE TÜRKİYE’NİN BU KONUDAKİ YERİ
Günümüzde cereyan eden göç hareketleri sosyo-ekonomik gelişmenin önemli bir faktörünü oluşturmaktadır. Özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra birçok Avrasya ülkesi gibi Azerbaycan da vatandaşlarıyla birlikte bu hareketlere aktif katılım sağlamaya başlamıştır. Azerbaycan tarih boyunca sürgünler ve çeşitli göçlere sahne olmuş, son yüzyıl içinde de hem toprak hem de nüfus açısından değişikler yaşamıştır. Ülkede göç hareketleri, dış göçler olduğu kadar iç göçler şeklinde de köylerden şehirlere doğru yaşanmıştı. Genel olarak bu göçleri nedenleri farklılık arz etmiş ve güvenlik, siyasi nedenler yanı sıra sosyo-ekonomik nedenlerde bu göçlerde etkisini göstermiştir. Nedenlerin farklılaştığı birçok göç sürecini tarihinde barındıran Azerbaycan, yaşanan bu göçler bakımından hem göç alan hem de göç veren ülke konumuna gelerek, çeşitli roller üslenmiştir. Bu anlamda Azerbaycan’ın önemli roller üstlendiği göç türlerinden birisi de “beyin göçü”dür.
Yazar: Murad Khashimov
DOI:
FRANSA’DA CAMİ BASKINI VE İSLAMOFOBİNİN NORMALLEŞMESİ
Fransa’da 3 Ekim Cumartesi günü özel tim güçleriyle Hz. Ömer Camii’ne baskın düzenlenmiştir. Polis baskını esnasında içeride dini ders yapan çocuklar ve öğretmenler bulunduğundan baskın küçük yaştaki öğrenciler arasında paniğe sebep olmuştur. Özellikle terörle mücadele alanında faaliyet gösteren 15 kişilik “İslamcılığa ve Cemaatçi Ayrışmaya Karşı Mücadele Özel Birimi” adlı güvenlik güçlerinin baskınına ilişkin emniyet müdürlüğü yangın güvenliğinde eksiklik tespit ettikleri ifade etmiştir.2 Müslüman azınlığı korkutma ve yıldırma amacı taşıyan baskın İslamofobik saldırıların artık dayanılmaz boyutlara ulaşması nedeniyle endişe verici olarak karşılanmıştır. Yetkili makamların gerekçe olarak yangın güvenliğini göstermesi ise sosyal medyada “Paris Emniyet Müdürlüğü, caminin yangın söndürücülerini kontrol ederek İslamcılığa karşı mücadele veriyor” ifadeleriyle karşılık bulmuştur.
HOLLANDA AYRIMCILIK RAPORU ANALİZİ
Ayrımcılık (discrimination), en basit tanımıyla “insanların ve grupların ırk, cinsiyet, yaş veya cinsel tercih gibi özelliklere dayalı haksız veya önyargılı muamele görmesi” diğer bir deyişle başkalaştırılmasıdır. Sosyoloji penceresinden bakıldığında “öteki” kavramının tanımı ise kendinden olmayan grupların yabancı ve istenmeyen kabul edilmesidir.Dolayısıyla ayrımcılık, kendinden kabul edilmeyen “ötekilerin” ırk, cinsiyet, yaş, etnik köken, cinsel tercih vb. konularda avantajlı grupta deneyimler veya çevresel etkilerle oluşmuş kalıp yargılara dolaylı veya dolaysız bir şekilde maruz kalmasıdır.
SINIRSIZ DÜNYA SORGULANIYOR: KÜRESELLEŞME, GÖÇ VE SINIR DUVARLARI
Çok amaçlı, çok (f)aktörlü ve çok sonuçlu bir süreç olan küreselleşme, belki de tarihindeki altın çağını 1990’lı yıllarda yaşamıştır. Bu süreçte küreselleşme ile ilgili birçok tartışma literatürde yer etmiş ve birçok tez ortaya atılmıştır. Bunlardan en dikkat çekeni şüphesiz ulus-devletin artık işlevini yitirip miadını doldurduğuna dair olanlardı.1 Söz konusu tartışmalar küreselleşmenin belki de en popüler söylemini ön plana çıkardı: “sınırsız dünya”.2 Neredeyse her şeyin sınır olmaksızın yoğun, hızlı ve sürekli olarak hareket ettiği bir dünyanın tasviri için kullanılmıştı bu söylem. Berlin Duvarı’nın yıkılışı, Soğuk Savaş’ın sona ermesi, liberalizmin ideolojilerin kazananı olarak yeniden ön plana çıkması gibi gelişmeler de bu söylemin zeminini hazırlamıştı. Hatta tarihin bile sonuna gelindiğini iddia edenler olmuştu.
TÜRKİYE’NİN NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ KAYBI: ALMANYA’NIN YENİ GÖÇ YASASI
Almanya’nın kendisini göç ülkesi olarak kabul etmesi iç politikada epey bir tartışmaya neden olmuştu. Sosyal Demokrat (SPD) ve Yeşiller Partisi, 30 yıldır, ülkedeki nüfus gelişiminden yola çıkarak, ‘Almanya’nın bir göç ülkesi olduğunu’ iddia ediyordu. Bu ifade ancak 2015 yılında Şansölye Merkel tarafından dile getirilerek ‘Almanya’nın bir göçmen ülkesi’ olduğu kabul edildi. Hatta o derece kabullenildi ki, geçtiğimiz yıl (2019) parlamentoda nitelikli işgücüne ihtiyaç duyulduğu ve bu işgücü ihtiyacını çevre ülkelerden temin etmek için kolları sıvayacakları ifade edilmişti. Üstelik bu çevre ülkeler arasında AB’ye dahil olan ülkeler haricinde üçüncü dünya ülkeleri olarak tanımladıkları Hindistan, Bosna Hersek, Kosova ve Arnavutluk gibi ülkeler yer almaktaydı.
Yazar: M.Mustafa İYİ
DOI:
HOLLANDA ENTEGRASYON POLİTİKALARINDA ZORUNLU ENTEGRASYON SINAVI
Paternotte (D66) ve Heerma (CDA) milletvekillerinin Hollanda’ya göç edecek yeni Türkler için verdiği entegrasyon önergesinin ardından Hollanda Sosyal İşler ve İstihdam Bakanı Wouter Koolmees, Hollanda Temsilciler Meclisi’ne verdiği demeçte 1 Ocak 2021’den itibaren Hollanda’ya gelecek olan Türkiye vatandaşlarının zorunlu entegrasyon sınavlarına girmesi gerektiğini belirtti
DIŞ GÖÇ VE NÜFUS BAĞLAMINDA GÜRCİSTAN VATANDAŞLARININ TÜRKİYE’YE GÖÇÜ
Günümüzde Ortadoğu’dan Güney Asya’ya, Afrika’dan Kafkasya’ya gerçekleşen kitlesel göç iki taraflı olarak meydana gelmektedir. Buna göre göç, hem göç edilen ülke hem de göç veren ülke için çeşitli sorunlar yaratmaktadır. Genç ve kalifiye işgücünün kaybı, ekonomik büyüme oranındaki azalma ve ülke nüfusundaki anlık düşüşler bu sorunlardan bazılarını oluşturmaktadır. Özellikle Kafkas ülkelerinden Gürcistan’ın nüfusundaki düşüşler bu hususta oldukça dikkat çekmektedir.
Yazar: Murad Khashimov
DOI:
GÖÇE VE GÖÇMENLERE KARŞI ALINAN SINIR ÖNLEMLERİ: YUNANİSTAN
Dünya genelinde ve özellikle Avrupa’da küresel bir kriz olarak değerlendirilen mülteci meselesinden kuşkusuz en çok etkilenen ülkelerden biri Yunanistan. Krizin en üst noktaya ulaştığı 2015 ve 2016 yıllarında bu durum çok daha derinden hissedilirken söz konusu iki yılda toplamda 1 milyonun üzerinde göçmen deniz yoluyla Yunanistan’a geçiş yapmıştı. Artarak devam eden söz konusu göç akınına karşı üretilen politikalar ise -dünyadaki birçok devlette olduğu gibi- Yunanistan’da da sınırlarda ön plana çıkıyor. Yunanistan 2012’den günümüze kadarki süreçte göçü ve göçmenleri, sınır duvarından deniz bariyerlerine kadar çeşitli sınır önlemleriyle engellemeye çalışıyor.