
- Göç Araştırmaları Vakfı -
- 19 Haziran 2025
2024 yılında Almanya’da vatandaşlık kazanan Türkiye kökenli kişilerin sayısı bir önceki yıla göre %110 artarak 22.525’e ulaştı. Türkiye, Suriye’nin ardından en çok vatandaşlık verilen ikinci ülke konumunda. DW Türkçe’ye konuşan Türk kökenli Alman vatandaşları bu artışın arka planında çeşitli nedenlerin etkili olduğunu ifade ediyor: göçmen statüsünde yaşanan bürokratik zorluklar, siyasal katılım arzusu, Almanya pasaportunun sağladığı seyahat özgürlüğü ve son yıllarda çifte vatandaşlık hakkının tanınması gibi yasal değişiklikler bu tercihleri şekillendiriyor.
Hukukçu Alaz Sümer, Almanya’da yaşamanın vatandaşlık almadan büyük bürokratik yükler doğurduğunu, oturum izni gibi işlemlerin çok çetrefilli olduğunu belirtiyor. Bilgisayar mühendisi Burak Keçeli ise Almanya’da geçirdiği yılların ardından hem Almanca’ya hem de ülke siyasetine hâkim olduğunu ve bu nedenle siyasal temsil hakkı kazanmak istediğini vurguluyor. Ayrıca, Almanya pasaportunun 122 ülkeye vizesiz geçiş sağlaması da vatandaşlığa geçiş kararında etkili olmuş.
2025 Küresel Pasaport Gücü Sıralaması’na göre Alman pasaportu dünyada ilk beş içinde yer alırken, Türk pasaportu yalnızca 69 ülkeye vizesiz geçiş sağlıyor. Ancak yine de bazı kişiler, Türkiye ile olan duygusal ve hukuki bağlarını korumak istedikleri için çifte vatandaşlığı tercih ediyor. Özellikle yeni düzenlemeler sayesinde artık Türkiye vatandaşlığından çıkmadan Alman vatandaşlığına geçmek mümkün hâle geldi. Sümer, çifte vatandaşlık hakkını “önemli bir kazanım” olarak nitelendiriyor.
Ancak vatandaşlık kazanmak ayrımcılığı ortadan kaldırmıyor. Sümer, vatandaşlık aldıktan sonra dahi ismi nedeniyle konut başvurularına geri dönüş alamadığını, soyadını değiştirdikten sonra başvurularına yanıt gelmeye başladığını ifade ediyor. Bu durum, vatandaşlık almanın “toplumsal kabul” için yeterli olmadığını gösteriyor.
Almanya’daki yeni hükümetin vatandaşlığa geçiş sürecine ilişkin bazı kolaylaştırmaları iptal ettiği de haberde belirtiliyor. Önceki SPD-Yeşiller hükümeti döneminde getirilen “turbo vatandaşlık” düzenlemesiyle üç yıl içinde vatandaşlık alma imkânı getirilmişti. Ancak CDU/CSU ile SPD’nin oluşturduğu yeni hükümet bu düzenlemeyi geri çekti. Buna karşın, çifte vatandaşlık hakkı korunmaya devam ediyor.
Siyasi atmosfer ve Türkiye’deki sosyo-ekonomik koşullar da vatandaşlık kararlarını etkiliyor. DW’ye konuşan her iki kişi de Türkiye’de akademik ve mesleki anlamda istedikleri özgürlüğü bulamadıklarını, bu nedenle Almanya’da kalmaya karar verdiklerini ifade ediyor. Ancak her ikisi de kendilerini hâlâ “Almanya’da yaşayan Türk” olarak tanımlıyor. Almanya’yı bir yaşam alanı olarak benimsemelerine rağmen, “memleket” olarak hâlâ Türkiye’yi görüyorlar.
Son olarak haberde, Almanya’da vatandaşlığa geçiş sürecinin eyaletler arası farklılık gösterdiği, başvuruların Berlin gibi büyük şehirlerde sekiz ay, bazı eyaletlerde ise bir buçuk yıla kadar sürdüğü ifade ediliyor. Almanya’da vatandaşlık almak isteyen bireylerin B1 seviyesinde Almanca bilmesi, anayasa bilgisi sınavını geçmesi, sosyal yardım almıyor olması ve Alman anayasasına bağlılık sözü vermesi gerekiyor. Yahudi ve yabancı düşmanı suçlara
karışanlar vatandaşlığa kabul edilmiyor; vatandaşlıktan çıkarılma ise anayasa karşıtı faaliyetler durumunda mümkün olabiliyor.
Kaynak: DW Türkçe: https://www.dwturkce1.com/tr/t%C3%BCrkler-neden-alman-vatanda%C5%9Fl%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-se%C3%A7iyor/a-72950371

