
- Göç Araştırmaları Vakfı -
- 31 Temmuz 2025
1. Giriş: Raporun Amacı ve Kapsamı
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) her yıl yayımladığı Küresel Eğilimler: Zorla Yerinden Edilme – 2024 (Global Trends: Forced Displacement) raporu, dünya genelinde zulüm, savaş, şiddet, insan hakları ihlalleri ve kamu düzenini ciddi şekilde bozan olaylar nedeniyle yerinden edilen kişilere ilişkin istatistikleri ve eğilimleri sunmaktadır. Bu analiz, UNHCR raporunda yer alan güncel verileri derli toplu biçimde sunmayı ve ardından bu veriler ışığında zorla yerinden edilme olgusuna dair genel eğilimleri anlamlandırmayı amaçlamaktadır.
Görsel 1.’de UNHCR’nin 2024 yılına ilişkin Küresel Zorla Yerinden Edilme Verilerine yer verilmektedir.
Görsel 1. Küresel Zorla Yerinden Edilme Verileri
Kaynak: UNHCR 2025 Küresel Eğilimler Raporu
2024 yılı sonunda, dünya genelinde zorla yerinden edilen kişi sayısı rekor seviyeye ulaşarak 123,2 milyon olarak kaydedilmiştir. Bu sayı, bir önceki yıla kıyasla yaklaşık 7 milyonluk (%6) bir artışı ifade etmektedir. 2024 yılı sonu itibarıyla, dünya genelinde her 67 kişiden biri zorla
yerinden edilmiş durumdadır. Bu kişilerin üçte birinden fazlası Sudanlı (14,3 milyon), Suriyeli (13,5 milyon), Afganistanlı (10,3 milyon) veya Ukraynalı (8,8 milyon) bireylerdir. Raporun metodolojisinde, verilerin; hükümetler, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve UNHCR’nin sahadaki kendi gözlemleri gibi güvenilir ve çok kaynaklı veri tabanlarından toplandığı belirtilmiştir.
Öte yandan raporda, 2025 yılının ilk aylarına ilişkin verilere göre, zorla yerinden edilme sayılarında hafif bir azalma olduğu gözlemlenmektedir. UNHCR, 2025 yılı Nisan ayı sonu itibarıyla zorla yerinden edilen kişi sayısının %1 oranında azalarak 122,1 milyona gerilediğini tahmin ettiğini açıklamıştır. Bu durum, son on yılı aşkın süredir kaydedilen ilk azalma olarak dikkat çekicidir. Ancak bu düşüşün kalıcı bir iyileşmeyi işaret edip etmediği belirsizliğini korumaktadır. 2025 yılının sonuna kadar bu eğilimin sürüp sürmeyeceği; Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Ukrayna’daki çatışmaların seyri, Suriye ve Afganistan’daki geri dönüş koşullarının değişimi ile küresel finansman kesintilerinin insani müdahalelere etkisine bağlı olacaktır.
2. Raporun Temel Bulguları ve Genel Eğilimler
2.1. Zorla Yerinden Edilen Nüfusun Dağılımı
2024 yılı boyunca 20,1 milyon kişi kendi ülkesi içinde, 5,4 milyon kişi ise mülteci veya sığınmacı olarak yerinden edilmiştir. Zorla yerinden edilen kişilerin %60’ını ülke içinde yerinden edilenler (Internally Displaced People-IDPs) oluşturmaktadır. Bu oran, yerinden edilmenin ağırlıklı olarak iç çatışmalar ve çoğunlukla ülkeler arası sınırların ötesine geçmeyen krizlerden kaynaklanıyor olabileceğine işaret etmektedir. Bahsedilen durum, raporda açıkça belirtilmemekle birlikte, verilerin sunduğu dağılıma dayalı bir çıkarım olarak değerlendirilebilir.
2024 yılı itibarıyla küresel mülteci sayısında dikkat çekici bir değişim gözlemlenmiştir. Yıl sonunda, dünya genelindeki toplam mülteci nüfusu 613.600 kişi azalarak 42,7 milyon seviyesine gerilemiştir. Mevcut gerileme, esas olarak Afganistanlı mülteciler için yapılan yeni ve daha düşük nüfus tahminleri, Suriyeli mültecilerin sayısındaki azalma ve Ukraynalı mültecilere ilişkin verilerin güncellenmesi sonucunda meydana gelmiştir. Özellikle Ukrayna’daki mülteci hareketlerine dair verilerin yeniden değerlendirilmesi ve veri kayıtlarının daha hassas bir şekilde revize edilmesi bu azalmanın başlıca nedenleri arasında yer almaktadır. Bununla birlikte, Sudan’daki çatışmaların yıl boyunca şiddetini artırması nedeniyle Sudanlı mülteci sayısında belirgin bir artış yaşanmış; yaklaşık 600.000 kişi daha ülkelerini terk etmek zorunda kalmış ve böylece Sudanlı mülteci sayısı toplamda 2,1 milyona ulaşmıştır. Bu durum, bazı bölgelerde mülteci hareketlerinin azalmasına rağmen, diğer kriz bölgelerinde zorla yerinden edilmelerin devam ettiğini ve küresel mülteci sorununun dinamik bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.
Zorla yerinden edilen nüfus içerisinde mülteciler ve ülke içinde yerinden edilenler kadar vatansız kişiler de uluslararası toplumun dikkatini çeken önemli bir grubu oluşturmaktadır. 2024 yılı sonunda vatansız ve vatandaşlığı belirsiz kişilerin sayısı 4,4 milyon olarak kaydedilmiştir. Bu sayı, bir önceki yıla benzer seviyede kalırken, vatandaşlık kazanan vatansız kişi sayısı %47 artarak 47.200’e yükselmiştir. Ayrıca, bazı ülkeler vatansızlığı önlemek ve çözmek amacıyla önemli yasal ve siyasi adımlar atmış ve en az sekiz ülkede yeni veya güncellenmiş tahminler raporlanmıştır.
2.2. Öne Çıkan Ülkeler ve Bölgeler
Sudan, 2024 yılı boyunca dünyanın en büyük yerinden edilme krizinin yaşandığı ülke olmuştur. 14,3 milyon Sudanlı, ülke içinde veya çevre ülkelere sığınarak yerinden edilmiştir. Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Myanmar, Ukrayna, Haiti ve Filistin de 2024 yılında yerinden edilme krizlerinin yoğunlaştığı ülkeler arasında yer almıştır.
Filistin özelinde, 2024 yılı boyunca yaşanan çatışmalar yerinden edilme krizinin en ağır sonuçlarından birine yol açmıştır. Gazze Şeridi’nde devam eden çatışmalar, sivil nüfusun %90’ının yerinden olmasına neden olmuştur. Ekim 2023’ten itibaren sivillerin büyük bölümü birden fazla kez yer değiştirmek zorunda kalmıştır. 2024 yılı sonunda ise yaklaşık 2 milyon kişi hâlâ ülke içinde yerinden edilmiş durumdadır. Ocak 2025’te ilan edilen geçici ateşkes, yaygın açlık, yıkılmış altyapı ve sınırlı insani yardım koşulları altında yaşayan siviller için bir nebze nefes alma imkânı sunmuş olsa da çatışmalar Mart 2025’te yeniden şiddetlenmiştir.
Haiti’de ise çetelerin neden olduğu şiddet olayları, ülke içi yerinden edilmeleri üç katına çıkarmıştır. Ayrıca Ukrayna’da savaş devam ederken 3,7 milyon kişi ülke içinde yerinden edilmiş ve Avrupa’da 5 milyonun üzerinde Ukraynalı mülteci bulunmuştur. Öte yandan Suriye’de rejimin devrilmesi sonrası mülteci ve IDP dönüşlerinde artış yaşanmıştır.
2.3. Sığınma ve Koruma Arayışı
2024 yılı içerisinde uluslararası koruma talebinde bulunan kişi sayısı yaklaşık 4,8 milyon olarak kaydedilmiştir; bu sayı, bir önceki yıla kıyasla %13 oranında azalma göstermektedir. Bununla birlikte, bireysel sığınma başvuruları üzerinde karar bekleyen kişi sayısı 8,4 milyon seviyesine ulaşarak tarihsel anlamda en yüksek düzeye çıkmıştır. Özellikle ABD, Mısır ve Almanya, uluslararası koruma başvurularının en yoğun alındığı ülkeler arasında yer almaktadır. Öte yandan, geçici koruma taleplerinde yaşanan azalma ve bazı veri eksiklikleri nedeniyle, toplam başvuru sayılarında gözlemlenen düşüşün kısmen istatistiksel kayıtların tam olmayışından kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Bu durum, uluslararası koruma başvurularının gerçek boyutunu tam anlamıyla yansıtmayabilir ve mevcut trendlerin analizinde dikkatle ele alınmalıdır.
2.4. Geri Dönüşler ve Çözümler
2024 yılı boyunca, toplamda 9,8 milyon yerinden edilmiş kişi kendi bölgelerine geri dönmüştür; bunların 1,6 milyonu mültecilerden, 8,2 milyonu ise ülke içinde yerinden edilmiş kişilerden (IDP) oluşmaktadır. Bu sayılar, özellikle mülteci dönüşleri açısından son 20 yılın en yüksek seviyesidir. Ancak bu yüksek dönüş oranı, koşulların iyileştiği anlamına gelmemektedir. Aksine, birçok kişi hâlen güvensiz, siyasi olarak istikrarsız ve temel hizmetlerin yetersiz olduğu bölgelere dönmek zorunda kalmıştır. Geri dönüşlerin büyük bir kısmı Suriye, Afganistan, Güney Sudan ve Ukrayna gibi ülkelerde gerçekleşmiştir.
Örneğin, Suriye özelinde yaşanan siyasi gelişmeler mülteci geri dönüş dinamiklerinde belirgin bir değişime yol açmıştır. 8 Aralık 2024’te Esad rejiminin düşmesiyle birlikte, özellikle komşu ülkelerde bulunan Suriyeli mülteciler arasında geri dönüş niyetlerinde gözle görülür bir artış yaşanmıştır. 2025 yılının ilk aylarında, güvenlik ve sosyoekonomik durumun birçok bölgede hâlâ kırılgan olmasına rağmen, fiili dönüşler de hız kazanmıştır. UNHCR verilerine göre, Mayıs 2025 ortası itibarıyla 500 binden fazla Suriyeli mülteci (büyük çoğunluğu komşu ülkelerden olmak üzere) ülkelerine geri dönmüştür. Bu gelişme, uzun süredir durağan seyreden geri dönüş hareketlerinin yeniden ivme kazanabileceğine işaret etmektedir.
Ayrıca, kalıcı çözümler bağlamında önemli bir gelişme olarak, 2024 yılı boyunca 188.800 mülteci üçüncü ülkelere yerleştirilmiş ve 47.200 vatansız birey vatandaşlık elde etmiştir. Ancak UNHCR raporu, bu olumlu gelişmelere rağmen, 2025 yılı için üçüncü ülkeye yerleştirme (resettlement) kotalarında ciddi bir düşüş yaşanmasının beklendiğini ve hükümetlerin yeniden yerleştirme konusundaki taahhütlerini azaltacağını vurgulamaktadır. 2024’te yaklaşık 195.069 olan yerleştirme kotasının, 2025 yılı itibarıyla sadece 31.281’e gerilemesi beklenmektedir. Bu durum, uluslararası dayanışmanın sürdürülebilirliği ve paylaşılmış sorumluluk ilkesi açısından ciddi bir risk teşkil etmektedir.
3. Sonuç
UNHCR’ nin raporu, zorla yerinden edilmenin küresel boyutunu oldukça çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. 2024 yılı verileri, dünya genelinde yerinden edilmelerin büyük ölçüde savaşlar, şiddet olayları ve siyasi istikrarsızlıklardan kaynaklandığını bir kez daha kanıtlamaktadır. Her ne kadar 2025 başında toplam yerinden edilmiş kişi sayısında küçük bir düşüş eğilimi olacağı öngörülse de bu durumun kalıcı bir iyileşmeye işaret etmediği raporda da açıkça belirtilmektedir.
Yerinden edilen kişilerin %73’ünün düşük ve orta gelirli ülkelerde bulunması, söz konusu ülkelerin üzerinde önemli bir yük oluştuğunu göstermektedir. Bu bağlamda, uluslararası toplumun sorumluluk paylaşımı konusunda daha adil ve etkili adımlar atması gerektiği vurgulanmalıdır. Özellikle gelişmiş ülkelerin hem finansal hem de yeniden yerleştirme süreçlerinde daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, raporun altını çizdiği bir diğer kritik konu, zorla yerinden edilen kişilere yönelik insani yardım faaliyetleri ve destek hizmetleri bağlamında yaşanan finansman yetersizlikleri ve fon kesintileridir. İnsani yardım kuruluşlarının ve devletlerin mültecilere yönelik destek programları için ayrılan bütçelerde yaşanan azalmalar, temel hizmetlerin sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Yeterli kaynak sağlanmadığı takdirde, mültecilerin barınma, gıda, sağlık ve eğitim gibi hayati ihtiyaçları karşılanamayacak; bu durum, mevcut insani krizlerin derinleşmesine ve yeni kriz dalgalarının ortaya çıkmasına zemin hazırlayacaktır.
Özellikle kadın ve çocukların korunmasına yönelik hizmetlerin bu finansman krizinden doğrudan etkilenecek olması, bu grupların çok daha savunmasız kalmasına yol açabilir. Bu durum, insani krizlerin boyutunu derinleştirirken aynı zamanda sosyal sorunları da artıracaktır.
Raporda ek olarak, Suriyeli ve Afganistanlı mültecilerin son dönemde yaşadığı geri dönüş hareketleri dikkat çekmekte, ancak bu geri dönüşlerin güvenli ve sürdürülebilir koşullara dayanmasının büyük önem taşıdığı vurgulanmaktadır. Aksi takdirde, yeniden yer değiştirme risklerinin devam edeceği belirtilmektedir.
Sonuç olarak rapor, zorla yerinden edilmenin sadece bir sayı değil, bir insanlık sorunu olduğunu gözler önüne sermektedir. Ayrıca, mültecilerin fiziksel yer değiştirmelerinin yanı sıra, maruz kaldıkları travmalar ve belirsizliklerin zihinsel sağlık üzerinde de ciddi etkiler yarattığı vurgulanmaktadır. Bu nedenle, psikososyal destek ve ruh sağlığı hizmetlerinin artırılması, mültecilerin iyileşme süreçlerinin desteklenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Çözüm için öncelikli olarak barışın sağlanması, insani yardım fonlarının artırılması ve mültecilerin güvenli ve onurlu bir şekilde geri dönmelerini sağlayacak koşulların oluşturulması gerekmektedir. Aksi takdirde, zorla yerinden edilme krizi önümüzdeki yıllarda da büyüyerek devam edecek ve insani etkileri derinleşecektir.


