- Göç Araştırmaları Vakfı -
- 21 Mart 2025
Son yıllarda Müslüman karşıtlığı kapsamına giren vakaların ve camilere yönelik saldırıların arttığı Fransa’da 2024 yılı cami kundaklama saldırılarının en fazla yaşandığı sene oldu. Siyaset
Fransa İçişleri Bakanlığına bağlı istatistik servisi SSMSI’nın raporuna göre ülkede 2024’te ırkçı, yabancı düşmanı ve din karşıtı 16 bin suç işlendi. 9 bin 400’ü yüksek ve orta seviyedeki suç kategorisine giren bu suçlar, 2023’e göre yüzde 11 artış gösterdi. Ayrıca mağdurların çoğunu 25 ila 54 yaşındaki erkekler ve genellikle Afrika ülkeleri kökenli yabancılar oluşturdu. Başkent Paris’te ırkçı suç oranının, ülkenin geri kalanına göre 3-4 kat daha yüksek olduğu kaydedildi.
Müslümanlar özelindeki duruma bakılacak olursa; özellikle 7 Ekim 2023’ten günümüze kadar geçen sürede Müslümanlara ve ibadethanelere yönelik vaka sayısında bir artış yaşandığı da biliniyor. Camilere yönelik tehdit mesajları, fiziksel ya da sözlü saldırılar ve kundaklama saldırıları son aylarda sıkça işlenen suçlar arasında. Şubat ayında toplanan Fransa İslam’ı Forumu (FORIF) zirvesinde İçişleri Bakanı Retailleau 2024 yılında 173 İslamofobik olayın kaydedildiğini de duyurmuştu. İçişleri Bakanlığına göre bu rakam, 2023’e kıyasla yüzde 29’luk kısmi bir düşüş anlamına geliyor olsa da Bakan Retailleau, bütün mağdurların şikâyette bulunmaması nedeniyle bu sayının gerçek verileri yansıtmayabileceğini de ifade etmişti. Geçtiğimiz günlerde ise camilere yönelik saldırıların kapsamını inceleyen bir araştırma yayımlandı.
Camilere Yönelik Kundaklama Saldırıları
Politis‘in araştırmasına göre Fransa’da 2015’ten bu yana en az 33 cami kundaklama veya kundaklama girişimine maruz kaldı, ancak bu saldırılar genellikle kamuoyunda yankı bulmuyor. Hatta bütün kundaklama girişimlerinin kayda geçip geçmediği de kesin değil. 2024, 2015’ten bu yana en fazla cami saldırısının yaşandığı yıl oldu, ancak bu olaylar çoğu zaman basında yalnızca birkaç satırla geçiştiriliyor. Saldırıların bir kısmı, seçim dönemleri veya İslam karşıtı söylemlerin yükseldiği zamanlara denk gelirken, siyasi ve hukuki tepkiler genellikle cılız kalıyor. Fransa’da aşırı sağın güç kazanmasıyla birlikte İslamofobik söylemler normalleşirken, camilere yönelik saldırılar da artış gösteriyor.ve medya kurumları Müslüman karşıtlığına karşı duyarlı davranmamakla eleştiriliyor.
Bu 33 saldırıdan 8’inin ramazan ayında gerçekleştirilmiş olması da dikkat çeken bir diğer nokta. Bu saldırılar Fransa’nın her bölgesine yayılmış durumda. Yangınlar Amiens, Metz, Nantes ve Ajaccio gibi on binlerce kişinin yaşadığı şehirleri de, Pargny-sur-Saulx ve Lédignan gibi 2 binden az nüfusa sahip küçük köyleri de hedef aldı. Yani islamofobi, büyük şehirlerden küçük kasabalara kadar ülkenin dört bir yanında yaşanıyor.
2015 yılı Irak ve Şam İslam Devleti adını kullanan ve IŞİD ya da DAEŞ kısaltmasıyla da anılan terör örgütünün Avrupa’da ve özellikle de Fransa’da büyük terör saldırıları yaptığı bir dönemdi. Bu terör saldırılarında bir çok sivil hayatını kaybetti. DAEŞ’in terör eylemleri, Fransa’da Müslüman karşıtı nefreti ve İslamofobiyi körükleyen faktörlerden birisi olmuştu. Özellikle Charlie Hebdo ve Hyper Cacher saldırılarının ardından Fransa’da İslamofobik saldırılar da büyük bir artış gösterdi. 2015 yılı İslamofobik eylemlerdeki artış nedeniyle en fazla cami kundaklama olayının yaşandığı yıl oldu. Bu yıl içerisinde tam 11 ibadethane hedef alındı. 2015 sonrasında ise her yıl en az 1, en fazla 6 caminin kundaklama saldırısına uğradığı görülüyor. Bunun yanı sıra Müslümanlar, fiziksel saldırılar, tehditler ve vandalizm gibi farklı şekillerde de hedef alınmaya devam etti. 2024 yılı, 2015’ten bu yana en fazla cami kundaklama olayının yaşandığı yıl oldu ve toplam altı saldırı kaydedildi.
Politis, aralarında doğrudan bir nedensellik kurulamasa da cami saldırılarının genellikle seçim dönemleri yahut kritik siyasi olayların olduğu dönemlerde daha fazla olduğu da dikkat çekiyor.
Siyaset Sessiz, Medya İse İlgisiz Kalmakla Eleştiriliyor
Camilere yönelik saldırılarda aşırı sağın rolü öne çıkarken, siyasi liderlerin ve kamu otoritelerinin sessizliği dikkat çekiyor. Benzer şekilde, cami saldırılarına yönelik soruşturmaların yetersiz kalması ve olayların münferit vakalar olarak ele alınması, İslamofobik şiddetin normalleşmesine katkı sağlıyor. Saldırıya uğrayan camilerin çoğunda daha öncesinde duvarlarına ırkçı ve İslamofobik sözler yazılıyor ya da bir başka şekilde tehdit ediliyorlar. Ancak tüm bu uyarı işaretlerine rağmen saldırılar yine de önlenemiyor.
Ocak 2015’te, Gard bölgesindeki Auch Camii’ne birkaç kişi domuz eti atmıştı. Sekiz ay sonra ise caminin üçte ikisi alevler içinde kaldı. Bouches-du-Rhône’daki Vitrolles Camii’nin kapısına iki ay boyunca domuz kafası bırakıldı ve ardından inşaat hâlindeki bir bölüm kundaklandı. 2021 yılında ise Albertville’de CIMG’ye bağlı Fatih Camii kundaklandı. Fatih Camii 2020’de de saldırıya uğramıştı. Yakın zamanda gerçekleşen Jargeau’daki cami yangınında dahi aslında saldırganlar önceden bu saldırıyı yapacaklarını haber veriyordu. Saldırıdan iki hafta önce cami camına “Hain” yazılmış ve tehdit mektupları gönderilmişti.
Bu saldırılara karşı siyasi tepkiler genellikle sessiz kalıyor, hukuki süreçler ise sonuçsuz kalıyor. Araştırmalar, bu saldırılarla ilgili açılan davaların çoğunun ya ilerlemediğini ya da
cezasızlıkla sonuçlandığını gösteriyor. Örneğin, şubat ayı sonunda Jargeau Camii tamamen yanmış ve olayın arkasında kundaklama şüphesi olsa da Loiret Valisi olay yerine gitmemişti. İçişleri Bakanı Bruno Retailleau ise, sadece bir sosyal medya paylaşımı yaparak Müslüman topluluğa desteğini ifade etti. İlerleyen günlerde yangının kundaklama nedeniyle çıktığı tespit edilmişti. Cami cemaati ibadethanenin karşısındaki dernek binasını geçici olarak mescit olarak kullanırken, derneğin yöneticileri geçtiğimiz günlerde bütünüyle yanan camiyi yeniden inşa etmek amacıyla çalışmalara başladıklarını açıkladı.
İslamofobiye karşı mücadele yürüten aktivistler, bu saldırıların basında yeterince yer almamasının ve bağlantılarının kurulmayışının, İslamofobik şiddeti görünmez kıldığını belirtiyor. Sihame Assbague, Müslümanların sürekli kriminalize edildiğini ve kendilerini savunmalarının bile engellenmeye çalışıldığını söylüyor.
Fransa’da camilere yönelik saldırıların artmasına rağmen hukuki ve siyasi tepkilerin yetersiz olması, İslamofobiyle mücadelede ciddi bir boşluk yaratıyor. Aşırı sağın yükselişiyle birlikte İslam karşıtı söylemlerin giderek daha fazla normalleşmesi, bu mücadelenin önündeki en büyük engellerden biri olmaya devam ediyor.
Ayrımcılık ve Müslüman Karşıtlığı Nedeniyle Göç Etme Eğilimi
Ayrımcılığın ve Müslüman karşıtlığının Fransız toplumundaki yaygınlığını araştıran uzmanlar, Müslümanların sürekli bir tehdit unsuru olarak gösterildiğini ve bu nedenle mağduriyetlerinin görmezden gelindiğini belirtiyor. Buna karşın saldırı ve diğer işlenen suçlar benzer motifler tespit edilerek birbiriyle ilişkilendirilmediği için ilgili makamlar tarafından sistematik bir sorun olarak ele alınmıyor. Dolayısıyla Müslüman karşıtlığıyla mücadelenin siyasi ve hukuki tepkilerle sınırlı kaldığı düşünülüyor. Konuyla ilgili yapılan akademik araştırmalar, son dönemlerdeki atmosferin Fransa’daki Müslüman gençlerin giderek daha fazla göç etmeyi düşünmesine yol açtığını gösteriyor.
Aşırı sağın yükselmesinin de tetiklediği ayrımcılık formları, Fransa’daki Müslüman Fransızları yurt dışına göç etmeye itiyor. Özellikle eğitim düzeyi daha yüksek olanlar, Kanada, Birleşik Krallık ve Körfez ülkeleri gibi daha fazla fırsat sunan bölgelere yöneliyor. Olivier Esteves, Alice Picard ve Julien Talpin’in yaptığı bir araştırmaya göre göç edenlerin yüzde 71’i ayrımcılıktan kaçmak, yüzde 64’ü ise dinlerini özgürce yaşamak için Fransa’da ayrıldığını ifade ediyor. Buna karşılık; Fransa’da kimlikleri sorgulanan bu kişiler, yurt dışında sıradan bir Fransız olarak kabul edildiklerini söylüyor.
Kaynak: Perspektif. EU: https://perspektif.eu/2025/03/21/musluman-karsiti-vakalarin-arttigi-fransada-10-yilda-33-cami-kundaklandi/