- Göç Araştırmaları Vakfı -
- 30 Temmuz 2024
İklim değişikliği ve yükselen küresel ortalama sıcaklıklar dünyanın pek çok bölgesinde afetlerin sayısını ve şiddetini artırırken afetler ve aşırı hava olaylarının yıkıcı sonuçları, insanları daha güvenli bölgelere göç etmeye zorluyor.
Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı IOM tarafından 2022’de yayımlanan “İklim Değişikliği ve Gelecekteki İnsan Hareketliliği” raporuna göre son 10 yıllık dönemde, dünyada, yılda ortalama 21,6 milyon kişi iklim değişikliği kaynaklı sıkıntılar nedeniyle ülkeleri içinde göç etmek zorunda kaldı.
İklim değişikliğinin oluşturduğu risklerin, dünyanın her noktasında arttığı belirtilen rapora göre önümüzdeki 10 yılda yaklaşık 1 milyar insanın deniz seviyesinin yükselmesi, sel, kuraklık, aşırı sıcaklıklar, gıda güvenliği gibi sorunlarla yüzleşmesi bekleniyor.
İklim krizi ve diğer birçok faktör insanları göçe iterken göçmen kaçakçılığı suçları da artıyor. Bu konuya dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2013’te aldığı kararla, 30 Temmuz’u, Dünya İnsan Ticareti ile Mücadele Günü ilan etti.
BM Uluslararası Uyuşturucu ve Suçla Mücadele Ofisi (UNODC) verilerine göre 2020 yılında 50 bin insan kaçakçılığı vakası kayıtlara geçerken gerçek sayının bundan çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
UNODC’ye göre insanları bu suça iten faktörler arasında iklim değişikliğinin bazı bölgelerde yaşamı zorlaştırması ve insanların gelirlerini olumsuz etkilemesi de bulunuyor.
“Çaresiz durumdaki insanlar suç aktörlerinin tuzağına düşüyor”
Peppi Kiviniemi-Siddiq, iklim krizinin insan kaçakçılığı faaliyetlerindeki rolünü, AA muhabirine değerlendirdi.
İklim değişikliğinin insanları savunmasız bıraktığını, organize suç örgütlerince gerçekleştirilen insan kaçakçılığı faaliyetlerinin de savunmasız kalan insanları hedef aldığını kaydeden Kiviniemi-Siddiq “Küresel ısınma sonucu çeşitli nedenlerden dolayı yaşanan gelir kaybı bu savunmasızlığı artırıyor. Önceden tarımla uğraşan, toprağını işleyen ama artık topraklarının eskisi kadar gelir getireceğine güvenemeyen insanlar var. Bu sebeple özel bir yetiye sahip olmadan şehirde ya da başka ülkelerdeki potansiyel iş fırsatlarına bakıyorlar.” dedi.
Ortaya çıkan durumun insan kaçakçılarının işini kolaylaştırdığını anlatan Kiviniemi-Siddiq, çaresiz durumdaki insanların, onlardan faydalanmak isteyen suç aktörlerinin tuzağına düşebildiklerini ifade etti.
Bununla birlikte iklimin getirdiği ani değişikliklerin de önemli bir etmen olduğundan bahseden Kiviniemi-Siddiq, şu tespitleri paylaştı:
“Siklonlar ya da benzeri felaketler yaşandığında ortaya çıkan iklim şokları insanları yerlerinden ediyor. Sonrasında kendilerini kamplarda, barınaklarda yani evlerinden uzakta bulan insanlar, yanlarına gelip onları kandırmaya çalışan bu kötü aktörler karşısında daha savunmasız kalıyorlar. Böyle zamanlarda kolluk kuvvetlerinin halihazırda devam eden bir felaketle mücadele ediyor olması bölgede bir güvenlik zaafı oluşturabiliyor. Ortaya çıkan bu tablo da insan kaçakçılarının işini oldukça kolaylaştırıyor.”
“Ailelerin kentlere gönderdiği çocuklar sömürülüyor”
İklim değişikliğinin etkili olduğu ve insan kaçakçılığı faaliyetlerinin sıklıkla görüldüğü bölgelerin başında Asya-Pasifik’in geldiğini vurgulayan Kiviniemi-Siddiq, Filipinler’de siklonların, Bangladeş ve Myanmar’ın bazı bölgeleriyle Hindistan’ın alçak yerlerinde tuzlu su girişleri gibi sorunların sıkça yaşandığını aktardı.
Kiviniemi-Siddiq, “Bununla birlikte aynı bölgelerdeki yasal düzenlemelere, kurumlara ulaşılabilirliğe, kurumların ne kadar güçlü olduğuna bakılması gerek. Yani hem iklim değişikliği karşısında savunmasız olan hem de yasal düzenlemelerin, kolluk kuvvetlerinin, soruşturma süreçlerinin zayıf olduğu bölgelere baktığımızda iklim krizinin tetiklediği insan ticareti faaliyetlerinin yoğun olduğu noktaları elde etmiş olursunuz. Bu kaçakçılık faaliyetlerinin sonuçları, o insanlara vadedilenden çok başka olabiliyor. En sonunda kendilerini pasaportlarına el konulmuş, çok az bir para karşılığı ya da bedava bir şekilde bir fabrikada çalışırken bulabiliyorlar.” diye konuştu.
İklim değişikliğiyle bağlantılı olarak tarımdan gelir elde etmenin zorlaşmasıyla ailelerin, çocuklarını çalışıp para kazanmaları için sıklıkla kentlere gönderdiğini bildiren Kiviniemi-Siddiq, bu gibi koşullarda bazen çocukların yanlarına verildiği ailelerin onlara iyi eğitim sağlamasına karşın çoğunlukla durumun çocuk sömürüsü ve çocuk işçiliğine dönüştüğünü söyledi.
“Felaket bölgesindeki insan tacirlerine karşı uyanık olmak lazım”
İnsan kaçakçılığının, raporlaması zayıf bir alan olduğuna dikkati çeken Kiviniemi-Siddiq, bu suçla mücadelede en önemli noktanın konu üzerine olan bilginin artırılması ve hükümetlerle uluslararası kurumların ortak çalışması olduğunu belirtti.
IOM olarak iklim değişikliğinin hem kısa vadede hem de orta ve uzun vadedeki olumsuz etkileri üzerine çalıştıklarını anlatan Kiviniemi-Siddiq, iklim şoklarına maruz kalan mağdurların, insan kaçakçılığı faaliyetlerinden ne yönde etkilendiklerine dair hem devlet yetkilileri hem de sivil toplum örgütü temsilcileriyle çalışmalar yürüttüklerini bildirdi.
Kiviniemi-Siddiq, “Örneğin çok sayıda insanın yerinden edildiği bir felaket meydana geldiğinde bölgedeki yetkililerin insan tacirlerinin gelip bölgede faaliyet gösterebileceği noktasında uyanık olması lazım. Sonrasında bu insanların güvende olması için onları destekleyecek bazı özel programlara ihtiyaç duyulduğu da bilinmeli.” sözlerini sarf etti.
İnsan kaçakçılığını önleyici çalışmaların gelecek yıllarda artırılmasını umduğunu belirten Kiviniemi-Siddiq, sözlerini şöyle tamamladı:
“Koruma programları büyük önem taşıyor. Bu kaçakçıların eline düşen insanların korunmaya ihtiyacı olacak. Bu insanların korunması için hem hükümetlerin girişimleri hem de insani yardım faaliyetleri önemli. IOM daha çok insan kaçakçılığı kurbanlarına odaklanmış durumda. Bu yüzden bireylere yardım etmeye çalışıyoruz, koruma veya önleme tarafında hükümetlerle birlikte çalışmaya çabalıyoruz. BM’nin UNODC gibi, konunun suçla mücadele boyutuyla ilgilenen kurumları da var. Bu noktada her boyutta yapılabilecek işbirlikleri insan kaçakçılığı faaliyetlerinin önlenmesini kolaylaştıracaktır.”