- Göç Araştırmaları Vakfı -
- 10 Mayıs 2024
Alman Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Merkezi (DeZIM) tarafından yapılan “Eşitliğin Sınırları: Yoksulluk ve Irkçılık Riski” başlıklı araştırmaya göre, Almanya’da ırk temelli ayrımcılığa maruz kalanların yoksulluğa maruz kalma riskinin de ölçüde daha yüksek seviyede. 7 Mayıs’ta kamuoyuyla paylaşılan araştırmanın bulgularına göre, bu durum ırkçılığa maruz kalanların yüksek eğitim ve çalışma düzeyine sahip olmaları hâlinde de geçerliliğini koruyor.
DeZIM‘in bu çalışması, Ulusal Ayrımcılık ve Irkçılık Monitörü tarafından 2022’den bu yana yaklaşık 13 bin kişiyle periyodik olarak yapılan bir anketin bulgularına dayanmakta. Almanya nüfusunu temsil eden bu anket çevrimiçi ortamda yapılırken, farklı toplum kesimlerinin tutum ve deneyimlerine ilişkin çıkarımlarda bulunmayı amaçlıyor. Anket sürecinde göçmen kökenli katılımcılara kendilerini şu gruplardan birine ait hissedip hissetmedikleri sorulmakta: Siyahiler, Asyalılar, Müslümanlar.
Araştırmacılar, tam zamanlı çalışanlar arasında yoksulluk sınırının altında yaşama olasılığının daha düşük olmasına rağmen, “ırkçılığa maruz kalan ve kalmayan insanlar arasında yine de belirgin farklılıklar olduğunu” belirtiyor. Almanya’da göçmen kökeni olmayan tam zamanlı çalışanların yoksulluk riski yüzde 5 olarak saptanırken, tam zamanlı çalışan Müslüman erkekler için yoksulluktan etkilenme olasılığı yüzde 21 ile çok daha fazla olduğu görülüyor.
Tam zamanlı bir işte çalışan siyahi kadınların ise yoksulluk riski ise, yüzde 22 oranında. Almanya’da doğmuş ve eğitimini Almanya’da tamamlamış göçmen kökenliler için yoksulluk riski ise, eğitimlerini yurt dışında tamamlamış göçmenlere kıyasla daha düşük. Yine de bu grubun iyi bir gelir elde etme şansı da benzer bir eğitim seviyesine sahip göçmen kökenli olmayan kişilerle aynı seviyeye çıkamıyor. Araştırmayı yapan ekibe göre, yoksulluk riski özellikle 2013’ten bu yana Almanya’ya gelen Suriye ve Afganistanlı mülteciler arasında yüksek.
Kamuda Çalışmak ve Vatandaşlık Tartışması
DeZIM Direktörü Naika Foroutan, kamu sektörü gibi bazı mesleklere ancak Alman vatandaşı olunması hâlinde erişilebildiğine dikkat çekti: Foroutan’ın gözlemlerine göre, yakın zamanda vatandaşlığa geçiş sürecinin ve çifte vatandaşlığın kolaylaştırıldığı Almanya’da bu konuya dair tartışmalarda iki düşünce akımı çatışıyor: Vatandaşlığın daha hızlı verilmesi durumunda “vatandaşlığın satılmasından” bahsedip karşı çıkanlar ve vatandaşlığa başvuranlara aşırı güvenle bakanlar.
DeZIM araştırmacılarına göre, politikacılar yoksullukla mücadele etmek ve dezavantajlı gruplar için fırsat eşitliğini teşvik etmek için hedefe yönelik önlemlerini arttırmalı. Örneğin, yurt dışında edinilen eğitim ve mesleki yeterlilikler daha hızlı bir şekilde denklik verilmeli. Dil ve entegrasyon kurslarına erişimin de iyileştirilmesi gerekiyor.
Yaşlılıkta Yoksulluk
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Ali Mete, araştırmanın bulguları hakkında bir açıklama yayımlayarak araştırmanın bulguları arasında da yer alan yaşlılıkta yoksulluk konusuna dikkat çekti. “Yaşlılıkta yoksulluk ile ırkçılık arasındaki nedensellik zincirini kırmayanlar, neticesinde faturayı da öder.” şeklinde değerlendiren Mete siyasetçilere çağrıda bulundu:
Bugün sorunu ciddiye almayanların sonunda faturayı ödeyecekleri aşikâr. Yaşlılıkta yoksulluk konusunda, bundan etkilenen insanların Alman ya da yabancı olması veya neye inandıkları önemli değildir. Yaşlılıkta birikimleri ve emekli maaşıyla geçinemeyen herkes devlet ve toplum tarafından desteklenmelidir. Basiretli bir siyaset buna önlemler alır ve nedenlerle mücadele etmeye başlar; buna ırkçılık da dâhil.”
Raporun Karar Alıcılara Önerileri
Irkçılığın ve ayrımcılığın kurumsal ve bireysel biçimleri yoksulluk riskinin artmasıyla ilişkilidir. Araştımacılara göre, bu bulgular ırkçılıkla mücadele eden bir bakış açısının federal hükûmetin yoksulluk ve refah perspektifine entegre edilmesi gerekiyor. Bu da dezavantajlı gruplar için fırsat eşitliğini teşvik etmek için hedefe yönelik tedbirler almak anlamına geliyor. Ayrıca, ırkçılıkla mücadeleye yönelik destek programlarının geliştirilmesi ve ırkçı olarak damgalanmış gruplara cinsiyete özgü bir perspektifle odaklanmış destek sağlanması ve saptanacak ara hedeflere yönelik tedbirlerin alınmasını gerekiyor.
Rapor ayrıca, göçmenlik geçmişine dayalı basit bir ayrımın, ırkçılıktan etkilenen grupların yoksulluk riskini yeterince yakalamak için yeterli olmadığına işaret ediyor. Bu grupların özel deneyim ve zorluklarını dikkate alan daha farklılaştırılmış bir bakış açısına ihtiyaç vardır.