- Göç Araştırmaları Vakfı -
- 4 Haziran 2021
İDMAM – Çin’de İslamofobi Seminer Serisinin beşinci seminerinde “Çin’de Terörle Mücadele: Müslüman Türklerin Güvenlikleştirilmesi” başlıklı sunumu ile Reyhan Topal’ı dinledik.
11 Eylül Saldırıları gerçekleştikten sonra terörizmin tanımının çok genişlediğine ve hemen her şeyin rahatlıkla terör tanımının içerisine girer hale geldiğine dikkat çeken Topal, bu durumun yalnızca ABD’de değil dünyanın bir çok yerinde İslamofobinin hızla artmasına sebep olduğunu ifade etti. Bu bağlamda Müslümanların günlük pratiklerinin bile çok rahat bir biçimde bir terör tehdidi olarak nitelendirildiğini aktardı.
Bu noktadan hareketle Çin’de yaşananlara değinen Topal, Çin’de terör tehdidinden bahsedilen bir belgede Türklük terimiyle kavga edilmesinin aslında Çin’in neyi güvenlikleştirdiğini açıkça ortaya koyduğunu aktardı. Topal’a göre burada bahsi geçen ciddi bir terör tehdidinden ziyade orada yaşayan insanların Çin kimliğinden farklı olması yani hem etnik olarak Türk olmaları hem de dini anlamda Çin ile ortak bir noktada buluşmamaları ve Çin’in bu farklılıktan rahatsızlık duymasıdır.
Müslümanların günlük pratiklerinin dahi terör tehdidi olarak nitelendirildiğini örneklerle örneklerle aktaran Topal, bu bağlamda Çin’de 2015 yılının Aralık ayında yayınlanan Terörle Mücadele Yasası o kadar kapsamlı bir yasaydı ki artık helal et kesim yerleri bile bir radikalleşme tehdidi olarak kabul edilip yasaklandığına değindi. Aynı şekilde başörtüsü
takılması ve insanların Çinli komşularıyla değil de yalnızca Müslüman komşularıyla iletişim kurması bile bir radikalleşme tehdidi olarak nitelendirilmeye başladı.
Çin’de İslamofobi tartışmalarının bir diğer odak noktasını oluşturan kamplara ilişkin Topal şunları aktarmıştır:
“2015 yılında Terörle Mücadele Yasasının çıkmasıyla birlikte 2018 yılına dek kampların inşası hızla devam etti. Bu süreçte uydu görüntülerinde kampların alanının yüzde 500 oranında arttığı görüldü. Bütün dünya IŞİD ve Avrupa’da yaptığı saldırılara odaklanmışken ve tüm dünyada güvenlik gündemi IŞİD üzerinden okunurken Çin bu alanı rahat bir şekilde değerlendirerek hızla kampları inşa etti. Çünkü hiç kimse Çin’de ne olup bittiğiyle ilgilenmiyordu. Kamplarda insan bedenine yönelik bazı bilinmeyen uygulama ve deneyler çok yaygın. Birçok mülakat sonucunda kamplarda insanlara bilmedikleri ilaçların içirildiğini öğreniyoruz. Çin’de kamplardan çıkan insanlara yönelik çok ciddi bir baskı, takip ve gözetim var. Çin’de tutuklanmaların çok büyük bir kısmı dini sebeplerle yaşanmış. Tutuklanma sebeplerine örnek olarak evinde seccade ve Kur’an-ı Kerim bulundurmak, başörtüsü takmak ve İslami bir isme sahip olmak gibi gerekçeler olduğunu görüyoruz.”